Jus Civitatis’in Gölgesinde: Suriye'de Yeni Devlet Kurgusu ve Orta Doğu

Jus Civitatis’in Gölgesinde: Suriye'de Yeni Devlet Kurgusu ve Orta Doğu

HABER TARİHİ: 20 Mayıs 2025
152 Kişi okudu

DR. AYDIN ÇETİNER

Düzenleyen: Oğuzhan Ferman – Neslihan Ünsal

GİRİŞ

Suriye’de oluşan son durum, esasen büyük devletlerin gerçekleştirdiği büyük bir manevradır. Yakın zamana kadar iç savaş halinde birbirini kırmakta olan bir Suriye varken bugün HTŞ isimli bir siyasal çıkar grubu, Suriye’nin tamamına hakim olmuş ve Orta Doğu yeni bir şekil almaya başlamıştır.

O zaman bugün, evvela Esad rejiminin altında sürgün ve katliamlarla inleyen, sonrasında iç savaş ile karışıklıklar ve çatışmalara boğulan Suriye’nin çehresinin değişmesi, artık Suriye’de istikrarlı, kesin ve kalıcı bir siyasi düzen kurulması mümkün müdür? Hayır, değildir. İşte ülkemiz kamuoyunda bu meseleye “Bunun arkasında bir büyük irade var,” teziyle yaklaşılmasının asıl sebebi budur. Zira Orta Doğu’daki bölgesel aktörler, bu oyunun tamamını değiştirerek bugün ortaya çıkan sonucu kendi iradeleriyle geliştirebilecek durumda değildir. Buna dayanarak söylemek gerekir ki bugün gelinen noktaya daha büyük bir siyasal iradenin tasarrufuyla gelinmiştir. Her hususta tamamen anlaşamasalar bile yine de uzlaşarak koalisyon şeklinde hareket etmeyi başaran ABD-İsrail ortaklığı Orta Doğu’ya yeni şeklini vermektedir. Peki bu büyük güç bölgede neyi hedeflemektedir?

Suriye iç siyasetine bilhassa ABD’nin desteği doğrultusunda çok temel bir ilke gün geçtikçe hakim olmaktadır, bu ilke: Latince bir hukuk kavramı olan Jus Civitatis yani anayasal vatandaşlıktır.1 Bugün Suriye’de bir anayasal vatandaşlık tesis edilmeye çalışılmaktadır ve bölgedeki hiçbir siyasal grup buna karşı durabilecek durumda değildir.

Bu manzarada önemli olan husus, Suriye'de üzerinde derinlemesine duracağımız üzere sadece YPG-PKK yapılanmasının olmamasıdır. Başka birçok etnisite, siyasal çıkar grupları ve silahlı gruplar gibi oluşumlar vardır. ABD-İsrail bloku, yeni düzeni tesis ederken zaman zaman farklı yaklaşımlar gösterse de bu olgu temelinde hareket etmektedir. ABD- İsrail bloku için yeni düzeni tesis etmenin yanında en az bir o kadar önemli olan husus ise; zamanında Esad Suriyesi üzerinde nüfuzunu ve fiili varlığını tesis etmiş, tabiri caizse bölgedeki sabık düzenin kurucusu iki büyük güç olan Rusya ve İran’ın savaşı kaybettikten sonra varlıklarının önce Suriye’den sonrasında Orta Doğu’dan atılması meselesidir.


 

SABIK DÜZEN: RUSYA VE İRAN KAYBETTİ

Rusya, Esad rejimini mutlak bir çöküşten kurtardığında sıcak denizlere inme hayalini bir an için gerçekleştirdiğini zannetmişti ama bugün görüyoruz ki artık bu hayalin gerçekleşmesi imkansız hâle geldi. İran'dan bahsederken ise çok daha fazla dikkatli olmamız gerekiyor. Zira İran’ın uzun yıllar direttiği ve uyguladığı genel bölge siyaseti, Şiiliği Fars ideolojisinin kalkanı yapmak suretiyle bölgede çok önemli bir siyasal değişimi sağlamak ve kendi çıkarları doğrultusunda jeopolitik düzen tesis etmekti.

Bu düzenin temelini, İran ana karasından başlayıp Irak üzerinden geçerek Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz kıyılarına ulaşan bir Şii hilâli oluşturmaktaydı. İran bugün neredeyse Irak’ın tamamına hakimdir. İran bu emelleri doğrultusunda Suriye ve Lübnan’daki siyasal çıkar gruplarıyla önemli ilişkiler tesis etmiş ve Orta Doğu’daki siyasi otoriteyi şekillendirmek maksadıyla kendi askeri gücüyle bölgede çok önemli etkileşimler içine girmişti. Bu hilâl, kuzeyden Türkiye sınırı ile paralel devam ederek Akdeniz’e ulaşıyordu ve bu hattın stratejik destek noktası Suriye idi.

Bu jeopolitik düzen bakımından Suriye’deki İran varlığı son derece önemliydi hatta bu planın temelini oluşturuyordu. Nitekim bu plan sayesinde İran son günlere kadar Orta Doğu’da gerçekten son derece etkindi. Peki, bu son gelişmeyle ne oldu? İran’ın bölgedeki siyasal etkinliği kırılmış ve İran bölgeden uzaklaştırılmış oldu. Bugün Suriye’de İran'ın etkinliğinden söz etmek mümkün değildir. Bu ayrıca önemlidir çünkü çoktan dağılıp gitmesi gereken Esad rejimi iki şeye dayanarak bunca sene iç savaşı sürdürebilmişti: İran ve Rusya. Rusya askeri ateş gücü, teknoloji ve danışmanlık sağlamış, İran ise milis desteğiyle savaşacak insan gücü temin etmişti.

Esad rejimi, dış siyasette Rusya ve İran’dan destek alarak bu düzeni kurarken içeriden destekçileri var mıydı? Evet, vardı. Suriye'deki Esad rejimi Nusayrileri temel alarak bir siyasal yapı oluşturdu. Suriye’de sadece çatışmalar yaşanmamış, binlerce insan katliamlara ve sürgünlere maruz kalmıştır. Esad Suriyesi’nde baskı gören kesimlerin ortak özelliği Sünni olmalarıdır. Buradaki önemli mesele, sabık Esad rejiminin ve Suriye’deki sabık düzenin askeri rulet neticesinde kurulmuş bir askerî diktatörlük olmasıdır. Babası Hafız Esad’in ardından oğlu Beşar Esad de bu yapıyı sürdürebildiği kadar sürdürmüş, bunu Suriye halkının isteğiyle değil ancak emperyalistlerin desteğiyle sürdürmüştür. Bugün ise Şara hükümeti, Suriye’de anayasal vatandaşlık temelinde bir düzen kurmaya çalışmaktadır.

İSRAİL’İN YENİ SURİYESİ: AZINLIKLAR ORTA DOĞUSU, TAMPON BÖLGE VE DÜRZİLER

Burada üzerinde durulması gereken bir önemli grup daha var, o da Dürziler’dir. Öncesinde Dürziler de otonomi ve bağımsızlık istediklerini belirtmişlerdi. Hatta bazı yerlerde birtakım ufak çatışmalar da yaşanmıştı.2 Dikkat ederseniz Dürziler’in talepleri hemen İsrail tarafından desteklendi, zira İsrail'in bu bölgede yapmak istediklerine hizmet eden uygun bir yapıları vardı. İsrail, hem Lübnan’daki Maruniler’i hem de Lübnan ve Suriye’deki Dürziler’i kullanarak kendisini izole edecek -tabiri caizse canlı kalkan vazifesi görecek- bir tampon bölgesi yaratmak istemektedir. Bu plan, HTŞ’nin önderliğinde Suriye’de yeni bir hükümetin kurulmasıyla aciliyet kazanmıştır, zira İsrail’in güvenlik algısına göre Suriye’de düzen tesis edildikten sonra bu radikal grupların ilk hedefi İsrail olacaktır.3

İsrail, Dürzi meselesinde gördüğü bu fırsatın hemen üzerine atladı çünkü zaten Suriye'de zaten zamanında işgal ve ilhak ettiği Golan Tepeleri bölgesi vardı ve burası Suriye’nin başkenti olan Şam’ın burnunun dibindeydi. İsrail’in Golan Tepelerinde mevzilendirdiği ağır silahlar hakim mevkiden aşağıya yani Şam’a bakmaktadır ve İsrail bu suretle “ben burayı bırakmam, kimseye vermem” mesajı vermektedir.

En son gelişmelerle -yani Suriye'de Colani namıyla bilinen Ahmed el-Şara ve HTŞ, yeni bir merkezi hükümet tesis ederken- İsrail de bazı küçük bölgeleri yeniden işgal etti ve buralarda işgal ile yeni ve kalıcı bir tampon bölge yaratacağını gösterdi.4 İsrail aynı zamanda gerek Golan Tepeleri’ndeki hakim mevzilerden gerekse de hava bombardımanları ve saldırılarla cephanelikleri vurarak Suriye’de hiçbir ağır silah ve bu silahları kullanabilecek bir ordu veya siyasi grup oluşması ihtimalini bırakmadı.5

İşte tampon tesis edilecek bu bölgede Suriye Dürzileri yaşamaktadır. Dürzilerin bir kısmı Lübnan’da, Suriye’deki kolu ise ağırlıklı olarak üç farklı bölgede yaşar. Bunlardan ilki Golan Tepeleri’ne komşu Dera bölgesi, ikincisi Dera bölgesine komşu Süveyda bölgesi ve üçüncüsü de Suriye’nin kuzeyinde Lazkiye’ye komşu Tartus bölgesidir.6

Peki Dürziler’i Suriye siyasetinde nasıl değerlendirmek gerekir? Dürziler, Suriye milli siyasetinin temelini atan insanlardır ve tarihte siyasi fikir ve ideoloji olarak Suriyeli kavramını en fazla besleyen halktır.7 Peki ama ne oldu? İsrail uzun yıllardır takip ettiği politikalar aracılığıyla; para, siyasal güç ve nüfuz gibi vasıtalara başvurarak Dürziler’i kazanma çalışmaları yürütmüş ve bu konuda çok üstün gayretler göstermiştir. Neticesi itibariyle bugünkü manzaraya bakacak olursak Dürziler’in içindeki bazı gruplar da aslında hiçbir eziyet ve zarar görmemelerine rağmen İsrail ile anlaşma arayışına girmişlerdi.8

AMERİKAN TAKDİRİ: JUS CIVITATIS TEMELİNDE YENİ SURİYE

Amerika, Şara hükümetinin Jus Civitatis temelinde Suriye’yi yeniden inşa etme çabasını görmekte ve İsrail’in güvenlik kaygılarını da ön planda tutmak kaydıyla Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumasını desteklemektedir. Nitekim, Şara da gerek Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs ile masaya oturmasıyla gerekse de İbrahim Anlaşmalarına katılma mesajıyla gösterdiği üzere Batılı bütün güçlere karşı yumuşak ve yapıcı bir dış siyaset takip etmektedir.9

Amerikan gücünün Orta Doğu fotoğrafını böyle tasarlaması, bir noktada Dürziler’in İsrail ile ittifak arayışını zayıflatmıştır. Zira, anayasal vatandaşlık ve eşit haklar, yeni Suriye'nin kapılarını onlara açan bir gerçeklik ortaya çıkarmıştır, muhtemelen Dürziler’in de ağırlıklı kesiminin istediği buydu, alternatif arayışları istikrarsızlık getireceğinden buna razı oldular.

Bu düzenlemeye Suriye’nin içinde en fazla karşı çıkabilecek güç, başta ABD olmak üzere; büyük güçlerden aldığı destek ve yardım sayesinde kendisine Suriye’nin doğusunda bir siyasal çıkar alanı oluşturarak Suriye’nin kuzeydoğusunun hemen hemen tamamını kontrol eden YPG-PKK’nın başını çektiği oluşum idi. Bu oluşumun 80 ila 100 bin kişilik ordusunun olduğu, tünelleri ile büyük bir savunma tahkimatının olduğu ve bölgede etkili işler yapabilecek gücü olduğu söyleniyordu. Peki ne oldu? Bugün Suriye’yi yöneten Şara hükümeti YPG’nin karşısına “anayasal vatandaşlık” formülüyle gelince ve YPG’nin arkasındaki güç olan ABD de bu formüle onay verip YPG’yi buraya doğru yönlendirince Suriye’deki mevcut durum çok farklı bir yere evrildi.10

Suriye’nin kuzeydoğusunda çok geniş bir bölgeyi kontrol altında tutan YPG’nin, PKK’yı da içinden çıkartmak kaydıyla Suriye Milli Ordusu’na katılması tasarlanmaktadır. Böylece Suriye'yi bütüncül bir ülke hâline getiren anayasal vatandaşlık esasına göre yeni şartlarda herkesi eşit statüde anayasal vatandaş kabul eden yeni bir yaklaşım ortaya konulmuştur.

Bugün gelinen noktada Suriye halkının hâkim kavramı olan anayasal vatandaşlık temelinde yeni bir ülke kurmaya çalıştığını görüyoruz. Peki burada bu manzaradan söz ettiğimizde görmemiz gereken bir başka gerçek daha yok mu? Buradaki Kürtler’in hemen tamamına yakını Osmanlı Kürtleri, buradaki Türkmenlerin hemen tamamına yakını Osmanlı Türkmenleri’dir. Bu kitle buradaki nüfusun önemli bir bölümünü oluşturur. Bunların hepsi oranın yerli ve milli halkıdır. Burada siyasi açıdan önemli olan ise siyasi çıkarlar sebebiyle buraya dışarıdan transfer edilen nüfustur. Bu durum bilhassa Türkler ve belki de Türkmenler için böyle yorumlanabilir, ki kendilerinin Suriye’de siyaseten etkili olduklarını henüz görmedik.

MOSSAD’IN CEVABI: ER DRUZE’Yİ KURTARMAK

Her ne kadar İsrail, ABD’nin Orta Doğu’daki stratejik dayanak noktası olarak ABD’ye tabi olsa bile, ABD’nin kendisine sunduğu sınırsız imkân ve destekle beraber ABD’nin emelleriyle tevhid edecek şekilde sürekli yeni stratejiler geliştirmekte ve bunları sahada uygulamaktadır. 1-2 Mayıs gecesi İsrail’in Dürziler’i korumak amacıyla yaptığını iddia ettiği bombardıman bunun sahada gördüğümüz en son örneğidir.11

Bu süreci ben şahsen şöyle yorumlamaktayım: [1] MOSSAD, Suriye’de peygamberimize yönelik hakaret içeren provokatif bir ses dosyasını Dürzi kaynaklı imiş gibi internetten servis etti. [2] Bugün Suriye’de hükümet olan HTŞ koalisyonunun altındaki radikal İslami gruplar, Dürziler’e silahlı müdahalede bulundu. [3] Dürziler silahlı karşılık verdi ve Suriye askerleri öldü. [4] İsrail, Dürziler’i koruma bahanesi ile havadan bombardıman başlattı. [5] Dera ve Kuneytire bölgesinden Hama ve Lazkiye’ye kadar olan geniş bölgede İsrail tarafından önceden belirlenmiş hedefler geceleyin bombalandı. [6] Suriye’de bazı askeri hedeflerin yanı sıra Suriye Başkanlık Sarayı yakınları da vuruldu. Bu askerî operasyon bu zamana kadar görülen en ağır ve en teknik bombalama idi.

Buna sebebiyet veren ve İsrail’in kendi eylem ve siyasetini meşrulaştırmak üzere ileri sürdüğü bu olay bir MOSSAD provokasyonunun sonucudur. Peygamber efendimize hakaretamiz bir ses kaydı internete sürülmüş ve suç bir Dürzi din adamının üzerine atılmıştır. Bu din adamı çıkıp ses kaydının kendisine ait olduğunu yalanlamasına rağmen bu provokasyona mani olamamıştır.12 Bu gerilimli Orta Doğu coğrafyasında taraflar derhal silah başına geçip birbirine ateş açmaya başladı. Bölgede arka arkaya çatışmalar çıktı ve bu çatışmalarda Dürziler “Biz katlediliyoruz,” pozisyonuna geldiler. Bu vesileyle Şara ve ABD’nin, toprak bütünlüğünü koruyan bir Suriye oluşturma projesine Dürziler’i kaptırma ihtimalinden rahatsız olan İsrail, bunu engellemek için önemli bir adım atmıştır. Ayrıca Suriye Başkanlık Sarayı civarına yapılan saldırı İsrail tarafından aşağılayıcı bir şekilde duyurulmuş, sembolik açıdan makamı vurulmak suretiyle Şara ve yeni Suriye hükümeti de aşağılanmak istenmiştir.13

Burada Şara’nın çabası sırasında karşılaştığı önemli bir müşkülü ve yapısal bir zayıflığını da gözlemlemekteyiz. Zira burada, insanın aklına gelen ilk soru şu olacaktır: Acaba Şara, Dürziler’in üzerine giden o silahlı grupları bir sözüyle engelleyemez miydi? Hayır, engelleyemezdi çünkü kendisi mutedil bir portre sergilese bile HTŞ’nin altında bir sürü radikal İslamcı grup bulunmaktaydı ve kendisinin henüz bu grupları -Batı’nın isteği de bu yönde olsa bile- dizginleyecek ve tasfiye edecek gücü yoktu. Dolayısıyla MOSSAD bu askerî provokasyonu, Şara’nın içinde bulunduğu bu açmazı hesap ederek yaptı. İsrail, bu esnada Suriye’deki yeni hükümetin siyasi iradesini kırmak maksadıyla başkanlık sarayı civarını da vurdu.

BÜYÜK FOTOĞRAF: ORTA DOĞU’DAKİ YENİ JEOPOLİTİK DÜZEN

Yeni düzene dair nüanslarına rağmen Amerikan-İsrail bloku ortaklaşa, İran’ı Suriye’den çıkartmış ve Suriye’deki Rus nüfuz ve tesirini de sıfır noktasına getirmiştir. Bundan sonra bu iradeyi ortaya koyan büyük güçler, şimdi bütün direkt ve dolaylı gücü ve enerjisiyle, İran'ın asıl nüfuz ve tesirini kurduğu komşu ülke Irak ile ilgilenecektir. İran’ın, Irak üzerindeki etkisi Suriye'de sahip olduğundan çok daha fazladır, öyle ki bu etki neredeyse Irak’ı sömürme noktasına kadar gelmiştir. Zira, Irak nüfusunun ekseriyeti Şii’dir.14 İran, Şiilik meselesini yani dini argümanları ön plana çıkararak, radikal tavırlarla nüfuzunu din bağlamına taşımış böylece siyasal etkinliğini her geçen gün artırmış ve neredeyse Irak’ı bu yolla sömürür hâle gelmiştir. İran yanlıları bu meseleye bakınca “İran bizim zaten kardeşimiz, biz onlarla alışveriş yapıyoruz,” diyebilir lakin bunlar çok geçerli argümanlar değildir.

Neticesi itibariyle Irak'ta bugün var olan merkezî otorite Irak'ın tamamına hâkim değildir. Irak'ta birtakım silahlı askerî güçler kendi hakimiyet alanlarını kurmuşlardır. Mesela Irak’ın içinde devasa bir ordu olarak varlığını sürdüren Haşdi Şabi, Irak merkezi otoritesinden mi emir alır? Hayır. Irak merkezi otoritesi henüz kendi içinde bir bütünlük ortaya koyamamaktadır. Araplar, Kürtler, Türkmenler ve daha saymadığım birçok grup mevcuttur ve bu siyasal grupların hepsinin farklı siyasal çıkarları vardır. Bunların henüz bütüncül bir Irak mantığı içerisinde hareket etmeleri mümkün değildir. Dolayısıyla böyle bir Irak, kendisini İran'ın etkisinden kurtarabilecek durumda değildir. Zaten Amerika'nın işgal ettiği ve bu işgalde 1 milyona kadar insanını yitirdiği iddia edilen bir ülkeden bahsetmekteyiz.15 Bu ülke kendi siyasi otoritesini hâlâ toparlayamamıştır ve Irak hâlâ bir bütün olarak hareket edememektedir.

Kuzeyde bir özerk Kürt bölgesi mevcuttur. Bu bölgeyi Barzani ve Talabani güçleri ayrı ayrı paylaşmaktadır. Bu bölgede PKK da diğer iki gücün varlığına ve bunların her ikisinin de kendisini istememesine rağmen orada kendisine alan bulmaktadır. Dolayısıyla bu şartlar altında bundan sonraki siyasi gelişmeler; kanlı bıçaklı ve çok gürültülü patırtılı olacak şekilde değil ama siyasal yanı daha ağır basmak kaydıyla Irak üzerindeki İran etkisini silme çabası olarak yaşanacaktır. Suriye milli devriminden yola çıkarak böyle bir çıkarım yapılabilir.

Peki bu ikinci aşamada, eğer ki gerçekleşir ve önümüzdeki 10 ila 25 yıllık süreçte İran'ın Irak'taki etkisi de tamamen ortadan kaldırılırsa ne olacak? O zaman uzun vadeli bir öngörü olarak sıranın İran'a geleceği söylenebilir, zira bugün de asıl mesele teker teker devletler değil; hem Suriye hem Irak hem de İran’dır yani bölgesel Orta Doğu düzenidir. Öte yandan bu devletlerin hepsinin kendilerine göre politik etkileri ve ağırlıkları vardır, dolayısıyla bunlara istediğiniz her şeyi istediğiniz zaman sadece bir talimatla yaptırmanız mümkün değildir. Suriye'de bunun mümkün olması için 10 yılı aşkın bir iç savaşın devam etmesi gerekmiştir. Bu süreçte Suriye iyice zayıflamış ve bölgesel büyük fotoğrafın yansımaları tezahür etmiştir. Bu da ancak büyük bir dış gücün dolaylı müdahalesiyle ortaya çıkmıştır.

İşte bu büyük fotoğrafın ve yeni Orta Doğu düzeninin Suriye’ye matuf kısmı şöyledir: Jus Civitatis sayesinde vatandaşı ve ordusuyla hemen herkesin aynı toplum ve devlet yapısına inandığı, bu manada ortak vatandaşlığa inanmak paydasında homojen, görece modern silah ve teçhizatla donatılmış ve Suriye uğruna ölmeye hazır 300-500 bin veya 1 milyonluk ordusu olan bir Suriye mi olacak? Hayır, onu asla beklemeyin. Zira o büyük fotoğrafın sahibi Suriye'de İran ve Rusya etkisinin ortadan kalkmasını isterken; hiçbir zaman Suriye’nin tam bağımsız, homojen, topyekun hareket edebilen ve son derece güçlü bir yapıya sahip olmasını istememektedir. Onun yerine Ortadoğu’da zayıflatılmış ama bütün bir Suriye görmeyi istemektedir.

Bütün bunların sebebi ise evvela bölgedeki en aktif ikincil ülke konumundaki İsrail'in kendi güvenlik ve tehdit algılarıdır. Yani İsrail işgal ettiği Golan Tepeleri bölgesinden neredeyse Şam'a kadar bazı yerleri neden askersizleştirdi? Silahsızlandırma adı altında haftada bir veya iki defa, hem de hâlâ Suriye'de yeni bir rejim oluşturulmaya çalışılırken, Suriye üzerinde -hatta Şam’da bile- askeri bombardımanlar yapıyor. İşte bunların sebebi; Suriye ordusunun elinde etkili hiçbir Rus silahı bırakmayıp özerk bir Suriye’nin oluşması ihtimalini ortadan kaldırmak; bu maksatla modern silah, teçhizat, mühimmat ve araç gereç bakımından görece zayıf bir Suriye ordusu bırakmaktır. Amerika-İsrail bloku, her ne kadar İsrail parçalanmış bir Suriye istese de nihayetinde Amerika’nın isteği doğrultusunda zayıf ama tek parça ve ancak içeriden kendisini bölmek isteyenlere karşı ayakta durabilecek bir Suriye inşa etmeye yönelmiştir.

YENİ DÜZENDE TÜRKİYE’NİN ROLÜ

Türkiye, Orta Doğu bölgesinde ve düzeninde önemli bir bölgesel oyuncu olup Suriye meselesinde rolünü gün geçtikçe belirginleştirmektedir. Türkiye'nin durumuna bakacak olursak üç aşağı beş yukarı meselenin başından beri Suriye ile olan 911 kilometre uzunluğundaki sınırının ardında son derece tedirgin ve rahatsızdı ve düne kadar Suriye’deki bazı bölgelere sınır ötesi askeri harekatlar yapmak zorunda kaldı. Şimdi Şara liderliğindeki Suriye hükümeti, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü garanti etmeyi ve Suriye topraklarından Türkiye'ye dönük herhangi bir etkinin olmasını engellemeyi vaat ediyor.

Tedirginliğe sebep olan bu mühim mesele için önemli bir adım atıldı mı? Evet çünkü YPG, Suriye Milli Ordusunun içerisine katılacak. Peki bu henüz gerçekleşti mi? Gerçekleşmedi. Burada lazım olan şey, YPG’nin PKK'lı unsurlarından arındırılmasıdır. Bu yapıldıktan sonra geriye kalacak kitle benim en başta tanımladığım Osmanlı Kürdü dediğim kesim olacak. Bu kitlenin bir kere yeniden entegre edilmesi lazım. Bunların bir kısmı hiçbir zaman entegre edilemeyecek yani Suriye Milli Ordusunun içerisine dahil edilseler bile bir müddet sonra ayrışmalar olacak. Bu durum henüz kesinleşmese bile gidişat o yöndedir. Artık YPG’nin de -onların yapacak bir şeyi kalmadığı için- Suriye Milli Ordusu içerisinde yer alma meselesi gerçekleşecektir.

Peki onlar açısından bunun getirisi ne olacaktır? Evvela, savaş hâli bitecek ve son derece belirsiz bir şekilde sürdürdükleri hayatları yeni bir düzene girecektir. Afrin'e ve El-Bab’a şu anda YPG’nin işgali altındaki bölgelerden pek çok Kürt nüfus gelecek ve rahatlıkla yerleşecektir. Böylece eski manzaraya dönülmeyecektir. Bu, onlar için büyük bir avantajdır. Peki hükümet içerisinde nasıl yer alırlar? O hususta da artık kendi aralarında anlaşacaklar ve bu gerçekten çok zor bir iştir. Zira, bir arada siyaset yapmak aslında iki düşman olarak karşılıklı savaşmaktan daha zordur. Savaşta kimse karşısındakine bir şey sormaz ama beraber siyaset yapanlar birbirleriyle istişare edip ortak karar almak mecburiyetindedir. Bugün mesela Irak'taki manzaraya bakın, bir arada durmaları ve ülkeyi yönetmeleri mümkün değil; sadece yönetir gibi görünüyorlar. Dolayısıyla hem Suriye’nin hem de bölgenin derlenip toparlanması gerçekten çok zaman alacak.

SONUÇ

Suriye’de bugün sivil vatandaşlık modeli üzerinden -Jus Civitatis- bütünlük sağlanmaya çalışılmaktadır. YPG’nin bugün Suriye Milli Ordusuna katılması bu çerçevede ele alınmalıdır. Öte yandan bölgede yeni düzeni kuran güçler, ordusuyla ve devletiyle güçlü bir Suriye istememektedir. Bu durum, İsrail’in Suriye’yi canı istediğinde bombalaması ve ağır silah depolarını yok etmesiyle aşikâr bir hâl almıştır. Bu vesileyle silahsızlandırılmış, sınırları değişmemiş ama bütünlüğünü korumaya muktedir olmaktan fazlasını da yapamayacak bir Suriye kurulacaktır. Bu manzarada Türkiye’nin alması gereken pozisyon da büyük güçlerin öngördüğü Jus Civitatis -anayasal vatandaşlık- formülünü göz önünde bulundurarak belirlenmelidir. Zaten bölgedeki Kürtler ve Türkmenler de çoğunlukla Osmanlı Kürtleri ve Türkmenleri’dir yani ortak tarihimiz Türkiye toplumu ile bölge halkını birbirine bağlamaktadır.

Bölgede Amerikan üslerinin kalıcı olacağı bugünden bellidir. Ürdün sınırındaki El-Tanf denilen bölgede ve YPG-PKK’nın yer aldığı Deyrizor gibi bölgelerdeki asker sayısını azaltıp sembolik olmak kaydıyla kalacaklar ve görünürde hiçbir işe karışmayacaklardır. Lakin Amerikan üsleriyle bölgedeki varlıklarını sürdüreceklerdir. Türkiye ise zaten Suriye’dedir, Afrin ve El-Bab’da varlığımızı sürdürmekteyiz ve sürdürmeye devam edip meselenin bundan sonra nasıl şekillendiğine bakacağız.

Uzun vadede ise karşımıza şöyle bir manzara çıkmaktadır. Suriye’den sonra, ikinci adım olarak Irak'ta bir değişim yaşanacaktır ve bu değişim İran'ın Irak'taki etkilerinin ortadan kaldırılması şeklinde gerçekleşecektir. Benim öngörüm ise; bunun üçüncü aşaması İran olacaktır lakin İran meselesi çok ayrı bir çalışma ve değerlendirme konusudur. Önce Suriye’de bu değişimi tetikleyen ve sonrasında büyük bir olasılıkla Irak’ta büyük bir değişimi tetikleyecek güçlerin İran’a dair intibalarına göre sonucu belirleyeceklerdir. İran’ın bundan kaçabilmesi mümkün değildir ve bu yüzleşme mukadderdir. Lakin bunun gerçekleşeceği zamanı öngörmek şimdilik zordur.

1 “Jus Civitatis”, LSD.Law, https://www.lsd.law/define/jus-civitatis (Erişim 12 Mayıs 2025)

2 Burak Dağ, “İsrail, Suriyeli Dürzilerin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde çalışmasına izin vereceğini duyurdu,” Anadolu Ajansı (09 Mart 2025), https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-suriyeli-durzilerin-isgal-altindaki-golan-tepelerinde-calismasina-izin-verecegini-duyurdu/3504630

3 Ethan Bronner, “Israel’s New Defense Policy Keeps Troops Abroad, Maybe for Good”, Bloomberg (6 Mart 2025), https://www.bloomberg.com/news/articles/2025-03-06/israel-s-new-defense-policy-keeps-troops-abroad-maybe-for-good

4 Burak Dağ, “İsrail'in Suriye'de işgal ettiği bölgede 15 kilometrelik bir "kontrol bölgesi" kurmayı planladığı öne sürüldü” Anadolu Ajansı (10 Ocak 2025),

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilin-suriyede-isgal-ettigi-bolgede-15-kilometrelik-bir-kontrol-bolgesi-kurmayi-planladigi-one-suruldu/3447109

5 BBC News Türkçe, “İsrail'in Suriye'deki hava saldırıları hakkında neler biliniyor?” (3 Nisan 2025)

https://www.bbc.com/turkce/articles/cwy6g2x3l6xo

6 Kş. Mustafa Öz, “Dürzilik”, Türkiye Diyanet Vakfı Diyanet İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/durzilik (Erişim 12 Mayıs 2025)

7 Kş. Joshua Landis, “Shishakli and the Druzes: Integration and Intransigence”, The Syrian Land: Processes of Integration and Fragmentation, ed. T. Philipp & B. Schäbler, (Stuttgart: Franz Steiner Verlag, 1998), ss. 369-396.

8 Kutluhan Görücü, Suriye’nin Yeniden İnşa Sürecinde İsrail’in “Dürzi Kartı”, (SETAV, 2025) https://www.setav.org/odak/suriyenin-yeniden-insa-surecinde-israilin-durzi-karti

9 Ahmed Şara’nın İsrail ve Amerikalı yetkililerle yaptığı görüşmelerin ardından Batılı muhatapları tarafından İbrahim Anlaşmaları’nı şartlı olarak imzalama fikrini en azından zımnen belirttiği yorumları yapılmıştır. Öte yandan Suriye kaynaklarına dayanarak mayıs ayında yapılan haberler Şam’ın bunu kabul etmeyeceği yönündedir. Yine de Şara’nın İbrahim Anlaşmaları’nı imzalama ihtimaline dair haberler devam etmektedir.

Milliyet, “Suriye Cumhurbaşkanı Şara, GKRY Dışişleri Bakanı Kombos'u kabul etti”, (20 Şubat 2025), https://www.milliyet.com.tr/dunya/suriye-cumhurbaskani-sara-gkry-disisleri-bakani-kombosu-kabul-etti-7312797; Sam Dagher, “Trump Ally Holds Talks With Syrian Leader on Sanctions, Israel”, Bloomberg (23 Nisan 2025), https://www.bloomberg.com/news/articles/2025-04-23/trump-ally-holds-talks-with-syrian-leader-on-sanctions-israelYeni Şafak, “Suriye yönetimi ABD'ye resti çekti: Ahmed Şara'dan gündeme oturan 'İsrail' kararı”, (02 Mayıs 2025), https://www.yenisafak.com/gundem/suriye-yonetimi-abdye-resti-cekti-ahmed-saradan-gundeme-oturan-israil-karari-4702108; Yiğit Saner, “Suriye lideri Şara ile İsrail'in gizli buluşmasının ayrıntıları belli oldu: İşgal bölgeleri ve İbrahim Anlaşmaları”, Aydınlık (08 Mayıs 2025), https://www.aydinlik.com.tr/haber/suriye-lideri-sara-ile-israil-bulusmasinin-ayrintilari-belli-oldu-isgal-bolgeleri-ve-ibrahim-anlasmalari-gorusme-nedere-yapildi-macron-sara-gorusmesi-525988.

10 Bkz. Hilken Boğaç Doran, “Suriye'de Şam yönetimi ve SDG'nin anlaşması ne anlama geliyor?”, BBC News Türkçe (13 Mart 2025), https://www.bbc.com/turkce/articles/c8x495x0yy5o

11 Bkz. BBC News Türkçe, “İsrail'den Suriye'ye hava saldırısı: 'Şam'ın güneyine asker konuşlanmayacak'

”, (2 Mayıs 2025), https://www.bbc.com/turkce/articles/c9djwn077x5o; Zein Khalil ve Rania Abu Shamala, “12 Israeli fighter jets bombed several parts of Syria”, Anadolu Ajansı (03 Mayıs 2025), https://www.aa.com.tr/en/middle-east/12-israeli-fighter-jets-bombed-several-parts-of-syria/3556312

12 Şara Hükümeti’nin Suriye İçişleri Bakanlığı bu provokasyonu reddetmiştir. Dürziler bu duruma tepkili olup hükümetin meseleyi aydınlatmasını talep etmiştir. Öte yandan Dürziler’in Şeyhü’l-Akiller’inden Yusuf el-Cerbu Suriye’yi bölmek isteyenlerin provokasyonuna gelmeyi reddetmeye davet etmiştir.

Bkz. Amira el-Fekki, “Dozens Killed in Syria After Alleged Insult to Prophet Muhammad”, Newsweek (01 Mayıs 2025), https://www.newsweek.com/dozens-killed-syria-after-alleged-insult-prophet-muhammad-2066590; The New Arab, “Deadly clashes in Syria's Jaramana after audio recording insulting Prophet Muhammad circulates

”, (29 Nisan 2025), https://www.newarab.com/news/syria-deadly-clashes-after-sectarian-audio-recording-circulates

13 Bkz. BBC News Türkçe, “Şam’ın Güneyine Asker Konuşlanmayacak.”

14 “Iraq”, CIA The World Factbook, https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/iraq/ (Erişim 12 Mayıs 2025)

15 “Iraq War (Casualties), Wikipedia, https://en.wikipedia.org/wiki/Iraq_War#Casualties (Erişim 12 Mayıs 2025)



ÜYE GİRİŞİ



Google Analytics Kodunu buraya koyun