Musaddık Hükümeti'nden Günümüze, İran ve Irak

Musaddık Hükümeti'nden Günümüze, İran ve Irak

HABER TARİHİ: 21 Ocak 2022
620 Kişi okudu

Musaddık Hükümeti, gerçekten İran adına iyi işler yapmaya çalışmış bir hükümetmiş. Bu dönemde, her ne kadar İran için iyi birşeyler yapmak istenmişse de, ne gariptir ki, "Şah" tarafından, gerçekleştirilen veya planlanan icraatlar, bertaraf edilmiştir.

O halde Şah, kimin Şahı idi? İran'ın mı, yoksa başkalarının mı?

İran'daki öğrenci hareketleri ile Ayetullah'ın başa gelişi, elbette üzerinde durulması gereken önemli olaylardandır. Acaba bu olay İran'ın gerçekten yararına mıdır, yoksa zararına mı?

Musaddık Hükümeti'nin devrilmesi ile başladığı kabul edilebilecek olayların, İran İslam Devrimi ile sonuçlanması ne anlama gelmektedir. Şimdi bunu irdeleyelim.

Musaddık Hükümeti'nin yasadışı bir şekilde dağıtılması, her ne kadar hukuk dışı olsa da, unutulmamalıdır ki, bunun arkasında veya buna piyon olarak, ortada İran Şahı vardı ve sorumluluk ondaydı.

Ancak Şah'ın devrilmesi olayında böyle bir durum yoktur. Şahı deviren halktır, ve bu İslam'da - meşru otoriteye karşı - caiz değildir. Peki bu durumda sonuç nedir? Sonuç şudur ki, İran halkı Şahı devirerek, usulen yanlış bir iş yapmış olsa da, aynı Fransız Devrimi'ndeki gibi, esasen tartışılabilir bir iş yapmıştır.

İran İslam Devrimi Sonrası Gelişen Olaylar Hakkında

1- Irak'ın sınır anlaşmazlığına konu olan bölgeleri, şayet devrimi bahane ederek, işgal veya ilhak etmesi, uluslararası hukuk açısından, hoş karşılanabilecek bir durum değildir. Maalesef, 8 sene süren İran-Irak Savaşı, belki de diyalog yolu ile kolayca çözülebilecek bir durum iken veya durum olduğu halde, savaş yolu ile çözülmeye çalışılmış bir durumdur. Burada bir husus da Saddam'ın sadece Irak'ın Devlet Başkanı iken, böyle bir hususa girişmiş olmasıdır.

Kuveyt'in İşgali ve Çöl Fırtınası Operasyonu

Gerçekten de, Kuveyt'in işgali her ne kadar mükemmel bir biçimde gerçekleştirilmiş gibi görünen bir operasyon olsa da, Irak, bu hususta, Uluslararası Hukuka göre haksızdır. Bu sebeple birçok ulusu bir arada barındırarak, icra edilmiş Çöl Fırtınası Operasyonu, uluslararası hukuk bakımından büyük bir birlik operasyonudur. Zira bu operasyona, gerek Amerika, gerek ise Suudi Arabistan ve Arap ülkeleri, ortaklaşa katılmıştır.

Burada dikkatleri çeken garip bir husus, Suriye'nin, Baas Rejimi ile yönetilirken, Irak'taki Baas Rejimi'ne karşı izlediği tutum, takındığı tavırdır. Bu tavrın arkasında yatan sebep, acaba uluslararası hukuka riayet ve uluslar ile bir olma çabası mıydı, yoksa bu apaçık, besbelli bir ihanet miydi?

Çöl Fırtınası Operasyonu Sonrası, İkinci Körfez Savaşı'na Kadar Olan Olayların Değerlendirmesi Hakkında

Uçuş yasağının konulmasından sonra, yıllar içinde, zalim iken, mazlumluğa evirilen, Irak'taki Baas Rejimi, 2003 yılında, Amerika ve İngiltere'nin başını çektiği, Koalisyon işgali ile, zulme uğramıştır. İşbu işgal ile geçmişe dönük olarak, operasyonların samimiyeti yitmiş, belki samimiyet ile uluslararası hukuk açısından hukuka ve adaletsizliğe hizmet eden işler, birden samimiyetsizliğe, zulme ve adaletsizliğe evirilmiş, sanki yıllardır yapılanlar bu haksızlık içinmiş gibi, insanlar üzerinde bir zan oluşturmuştur. Ve ayrıca, belki de, Baas Rejimi'nin (Irak'taki) yıllar içinde yaptığı "zulümleri" hem meşrulaştırmış, hem de bunları hak, hukuk ve adalete dönüştürmüştür.

Sonuç

Irak'ın 2003 yılındaki haksız ve hukuksuz işgalinin etkileri, gerek geriye, gerek ise ileriye dönük olarak halen devam etmektedir.

Ertuğrul GÜLBAHAR



ÜYE GİRİŞİ



Google Analytics Kodunu buraya koyun